NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عَمْرٍو
الرَّازِيُّ
حَدَّثَنَا
سَلَمَةُ
يَعْنِي ابْنَ
الْفَضْلِ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ
إِسْحَقَ عَنْ
الْعَبَّاسِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
مَعْبَدٍ
عَنْ بَعْضِ
أَهْلِهِ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
قَالَ لَمَّا
نَزَلَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَرَّ الظَّهْرَانِ
قَالَ
الْعَبَّاسُ
قُلْتُ وَاللَّهِ
لَئِنْ
دَخَلَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَكَّةَ عَنْوَةً
قَبْلَ أَنْ
يَأْتُوهُ
فَيَسْتَأْمِنُوهُ
إِنَّهُ لَهَلَاكُ
قُرَيْشٍ
فَجَلَسْتُ
عَلَى بَغْلَةِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقُلْتُ
لَعَلِّي
أَجِدُ ذَا
حَاجَةٍ
يَأْتِي
أَهْلَ
مَكَّةَ
فَيُخْبِرُهُمْ
بِمَكَانِ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لِيَخْرُجُوا
إِلَيْهِ
فَيَسْتَأْمِنُوهُ
فَإِنِّي
لَأَسِيرُ
إِذْ سَمِعْتُ
كَلَامَ
أَبِي
سُفْيَانَ
وَبُدَيْلِ
بْنِ
وَرْقَاءَ
فَقُلْتُ يَا
أَبَا حَنْظَلَةَ
فَعَرَفَ
صَوْتِي
فَقَالَ
أَبُو الْفَضْلِ
قُلْتُ
نَعَمْ قَالَ
مَا لَكَ
فِدَاكَ
أَبِي
وَأُمِّي
قُلْتُ هَذَا
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَالنَّاسُ
قَالَ فَمَا
الْحِيلَةُ
قَالَ
فَرَكِبَ
خَلْفِي
وَرَجَعَ
صَاحِبُهُ
فَلَمَّا
أَصْبَحَ غَدَوْتُ
بِهِ عَلَى
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَأَسْلَمَ
قُلْتُ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِنَّ أَبَا سُفْيَانَ
رَجُلٌ يُحِبُّ
هَذَا
الْفَخْرَ
فَاجْعَلْ
لَهُ شَيْئًا
قَالَ نَعَمْ
مَنْ دَخَلَ
دَارَ أَبِي
سُفْيَانَ
فَهُوَ آمِنٌ
وَمَنْ
أَغْلَقَ
عَلَيْهِ
دَارَهُ
فَهُوَ آمِنٌ
وَمَنْ دَخَلَ
الْمَسْجِدَ
فَهُوَ آمِنٌ
قَالَ فَتَفَرَّقَ
النَّاسُ
إِلَى
دُورِهِمْ
وَإِلَى
الْمَسْجِدِ
İbn-i Abbas'dan demiştir
ki:
Rasûlullah (s.a.v.)
(ordusuyla beraber gecelemek üzere) Mehrizzahran (denilen yer) e inince, (kendi
kendine) -Allah'a yemin olsun ki: Eğer Rasûlullah (s.a.v.) Mekkeli'ler
kendisine gelip de emân istemelerinden önce Mekke'ye zorla girecek olursa, bu
Kureyş'in helaki (olur)- dedim, Rasûlullah (s.a.v.)'ın katırının üzerine
oturdum ve (yine kendi kendine) "Herhalde Mekke'ye giden (ve yolu buradan
geçen) iş-güç sahibi birini bulurum da (Mekke'ye varınca) (Kureyşlilerin) Hz.
Nebi (in karşısın)a çıkmaları ve ondan emân istemeleri için Rasûlullah
(s.a.v.)'in (şu) durumunu onlara haber verir" dedim. (Bu maksatla)
yürüyordum ki birden bire Ebû Süfyan'la Budeyl b. Verka'nın ses(ler)ini
işittim, ve
“Ey Ebû'l-Hanzala ! diye seslendim. Sesimi hemen tanıdı ve:
“Ebu'l-Fadl'mısın?"
dedi.
"Evet!"
cevabını verdim.
"Anam, babam sana
feda olsun! Bu ne hal böyle?" dedi (bende):
“Bu, Rasûlullah (s.a.v.)
ve (şu askerlerde ona tabi olan) insanlardır." dedim. (Bunların hücumundan
kurtulmak için)
"Çâre ne
nedir?" diye sordu ve arkama bindi. Arkadaşı (ise Mekke'ye) dönüp gitti.
Sabah olunca o'nu Rasûlullah (s.a.v.)'in huzuruna götürdüm. (Orada) müslüman
oldu. (Ben de):
"Ey Allah'ın Rasûlu
muhakkak ki Ebû Süfyân şu (dünyalık) övünmeyi seven bir kişidir. O'na da
(övünebileceği) birşey ver!" dedim. (Hz. Peygamber de):
"Evet Ebû Süfyân'ın
evine giren emniyettedir, (kendi) Evini (n kapısını kendi) üzerine kapayan
kimse de emniyettedir. Mescid'e giren emniyettedir" buyurdu. Halk evlerine
ve mescid'e (girmek üzere dağıldılar.)